Türkiye, küresel oyunlara karşı kendi kaderini çizen bir ülke olarak son günlerde tarihî bir dönüşüm yaşıyor. Güvenlikten ekonomiye, terörle mücadeleden dış politikaya kadar birçok alanda millî irade belirleyici hale geldi. PKK’nın silah bırakma sürecine girmesi, Suriyelilerin güvenli ve onurlu dönüşü için atılan adımlar ve ekonomideki toparlanma işaretleri; milletin güvenliğine, refahına ve devletin bekasına hizmet eden kararlı politikaların sonucudur.
Türkiye siyasetinde taşlar yeniden yerinden oynuyor. Ülkedeki siyasi tansiyon hiç düşmüyor. Her geçen gün yeni bir gelişme, partilerin konumlarını ve seçmen davranışlarını doğrudan etkiliyor. Ekonomik göstergeler, güvenlik meseleleri, yargı süreçleri ve dış politika, seçmenin hem sandıktaki hem de günlük hayattaki tutumunu belirliyor. Ancak şu sıralar muhalefet cephesinde en çok konuşulan konu, Ekrem İmamoğlu üzerinden CHP’nin yaşadığı çalkantı.
Cumhuriyet Halk Partisi, bir süredir “İmamoğlu mağduriyeti” üzerinden siyaset inşa etmeye çalışıyor. Ancak seçmen artık bu siyaset tarzına doymuş durumda. O nedenle CHP ile millet arasında giderek açılan bir mesafe var.
Çünkü CHP, ülke gündemini sadece “İmamoğlu’na sahip çıkmak” üzerine kurarken; seçmenin önemli bir kısmı, PKK’nın silah bırakması, Suriyelilerin dönüşü ve ekonomideki kısmi toparlanma gibi konularda daha net ve milli bir duruş bekliyor.
Bir dönem umut olarak parlatılan İYİ Parti ise bugün kendi gölgesine bile ulaşamayan bir noktaya sürüklendi. Kuruluşunda MHP’den kopan milliyetçi seçmeni ve CHP içindeki ulusalcıları bünyesine katmayı başarmıştı. Ancak yapay ittifakların ve çelişkili politikaların bedelini ağır ödedi. Bugün milliyetçilikte açık ve net adres bellidir: MHP.
Milliyetçilik meselesi ülkede belirleyici role sahipken, MHP, bu alandaki tarihsel tecrübesiyle milliyetçi seçmenin “güvenli limanı” olma pozisyonunu koruyor. İYİ Parti ise, kuruluşundaki iddiasını ve merkez sağ-milliyetçi tabanı birleştirme potansiyelini kaybetmiş durumda. Gerek iç tartışmalar gerekse CHP’den bağımsızlaşma stratejisinin zamanlaması, İYİ Parti’yi sahada görünmez kıldı. Bugün Gelecek Partisi, DEVA ve Demokrat Parti erimiş durumda.
CHP’ne duyulan siyasi ilginin temel sebebiyse, muhalefet içinde başka güçlü bir alternatifin olmaması. Ancak bu ilgiyi kalıcı kılmak için CHP’nin sadece mağduriyet söylemine değil; çözüm odaklı, kapsayıcı ve milli politikalar üretmeye ihtiyacı var. Çünkü Türkiye seçmeni artık yalnızca “iktidar karşıtı” pozisyonları yeterli bulmuyor. Gündemin karşısında savrulan değil, gündemi şekillendiren partilere yöneliyor.
Özellikle son dönemde dünya basınında Türkiye’nin aktif diplomatik rolü, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliği, ekonomi yönetiminin revizyonu ve güvenlik alanındaki hamleleri konuşulurken, CHP’nin sadece “İmamoğlu gündemi” ne sıkışmış olması seçmen nezdinde soru işaretleri yaratıyor.
Bugün siyasi ibre hâlâ belirsiz. Ancak bir gerçek var ki; siyasi partiler artık seçmene sadece ideolojik vaatlerle değil, somut adımlarla ve milli reflekslerle ulaşmak zorundalar. CHP bu eşikte ya dönüşecek ya da aynı yerde savrulacak. Muhalefetin vizyonunun, devletin bekası ve milletin taleplerinin gerisinde kaldığı ortada. Muhalefetin önünde iki yol var: Ya milletin sesine kulak verip kendini yenileyecek ya da bu toprakların ruhunu anlamadığı için oylarını eritmeye devam edecek.
Türkiye yeni bir siyasi faza girerken, seçmen çok net: Söylem değil, duruş arıyor. Millet Biliyor, Devlet Yürüyor: Muhalefet Milli Olmak İçin Neyi Bekliyor?